İyot, doğada birçok kaynakta bulunan ve insan vücudunda üretilemediği için dışarıdan gıdalarla alınması şart olan bir mineraldir.
İyot, vücutta birçok süreçte ve işleyişte görev alır. Bunları özetlemek gerekirse;
İyot doğada iki formda bulunur: İYODİD ve İYODİN.
İyodid, iyodinin tuz formudur. Aralarındaki fark şudur; iyodin hücre içine çabasızca geçebilirken, iyodid aktif bir taşıma yoluyla hücreye alınmalıdır. Vücudun her iki forma da ihtiyacı vardır. Biri diğerine üstün değildir. Kullanıldıkları yerler farklıdır. Tiroid dokusu, aktif taşıma yoluyla hücre içine alan dokulardandır. Tiroidin dışında aşağıdaki dokularda da iyotun farklı formlarının işlevlerde rolü bulunduğu saptanmıştır:
Tiroid dokusu, iyotu, T3 ve T4 hormonları ve tiroglobulin üretirken kullanır. T3 hormonunda 3 tane iyot, T4 hormonunda 4 tane iyot molekülü kullanılır, isimleri buradan gelir. Tiroglobulin ise, tiroid hormonlarını taşıyan moleküldür. FDA’e göre yetişkin bir bireyin günlük 150 mikrogram, hamilelerin 220 mikrogram, emziren annelerin 290 mikrogram günlük iyota ihtiyacı olduğu belirlenmiştir. Bir çay kaşığı iyotlu tuzda 400 mikrogram iyot bulunur. Ancak bu rakamlar kişinin ek faktörlerine göre yetersiz kalabilir, mutlaka gerekli klinik durumlarda değerlendirilmesi gerekir.
İyot içeren besinler:
İyot, Brom, Florür ve Klorür ile aynı aileye aittir. Bunun anlamı şudur; az önce tiroid dokusunun aktif taşıma (aktif transport, Na-I simporter sistemi) ile iyotu alıp kullandığından bahsetmiştik. Brom, Florür ve Klor da aynı yolla hücre içine geçerler ve bu aşamada iyotun geçisini engelleyebilirler. Yani daha açıkçası gıdalarla, katkı maddeleriyle, temizlik maddeleri ve deterjanlarla, ya da diğer yollarla Brom, Flor, Klor alıyorsanız (ki çoğunlukla alır ve farkına bile varmazsınız) bu 3 madde iyotun kullanımını engelleyecek ve iyot kanda olsa bile dokuda kullanılamayacaktır. Daha da kötüsü brom ve florürün vücutta metabolizması ve atılımı yoktur, ne yazık ki vücutta birikim yaparlar.
Günlük belli miktarların hem altındaki düzeylerde hem de fazla düzeyde iyot alımı özellikle tiroid fonksiyonlarını etkiliyor. Fazla alımında da az alımında da tiroid fonksiyonlarında özellikle azalma olduğu saptanmış (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/11396709) . Fazla alım ile beraber, tiroid bezi kendisini koruyabilmek için hücre yüzeylerinde bulunan giriş kapılarını yani reseptörlerin işleyişini yavaşlatıyor. O zaman, ne az ne de çok ama mutlaka yeterli miktarda iyot alımı şart.
Hamileler, büyüme çağındaki çocuklar, tiroid ile ilgili herhangi bir sorunu olmayan (semptom yok ancak sadece laboratuvar ve görüntüleme yöntemlerinde bile tanımlanmış sapmalar varsa, tiroid bezinde gizli sorun var demektir) hemen herkes mutlaka iyotlu tuz kullanmalı. Özellikle iyot eksikliğinin yaygın bulunduğu ülkeler ki Türkiye de bu ülkelerden birisi, önlem olarak sofra tuzlarının iyotlanması uygulaması yapmaktadır. Sofra tuzundaki iyot dışında yine sıklıkla kullanılan kaya tuzu ve Himalaya Kaya Tuzu da iyot içeren kaynaklardır.
Ancak kişinin Hashimato Tiroiditi, Graves Hastalığı, nodüler guatr, multinodüler guatr gibi tiroid hastalıkları varsa bu kişilerin günlük hayatlarında iyotsuz tuz kullanmaları gerekir. Hatta yapılan çalışmalar, sadece iyotsuz tuz kullandığında bile düzelen Hashimoto vakaları bildirmektedir
(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/17199437 ). Bu çalışmalardan bir tanesinde düzelme %78 gibi yüksek bir oranda bile bulunmuştur (http://www.eymj.org/Synapse/…/PDFData/0069YMJ/ymj-44-227.pdf ).
Öte yandan radyoaktif iyot tedavisi alacak veya radyoaktif iyot ile tarama sintigrafileri çekilecek hasta gruplarından olan tiroid kanserli hastalara ve zehirli guatrlı hastalara iyot diyeti denen bir diyet uygulanmaktadır. Burada amaç, verilecek olan radyoaktif iyotun, gıda, besin ve ilaçlardaki diğer iyot tarafından etkisinin engellenmesinin önüne geçmektir. Dolayısıyla nükleer tıp uzmanınca önerilecek süreler boyunca bu hastaların iyotlu maddelerin tümünden kesinlikle uzak durmaları şarttır.
Tiroidinde sorun olan hastaların iyotlu tuz ve tabii ki diğer iyot kaynaklarından uzak durmaları gerekmektedir. Ancak bu hastaların radyoaktif iyot alacak hastalar denli katı kurallarla kendilerini sınırlandırmalarına gerek yoktur. Bu noktada vurgulamak istediğim, hayattan zevk almak da başka bir iyileşme aracıdır ve örneğin eğer ki kişinin canı ayda yılda bir güzel bir balık yemek istediyse, bu zevkinden geri kalması o kadar da şart değildir. Yeter ki iyot ve iyot bulunan besinler günlük rutin tüketimleri haline gelmesin.
Besinler dışında uzak durulması gereken diğer iyot kaynakları saç boyaları, tentürdiyot, batikon, öksürük şuruplarının bazıları, bilgisayarlı tomografi çekiminde kullanılan bazı kontrast maddeler, bazı kalp ilaçlarıdır. Ancak ilaç ve görüntülemede kullanılan kontrast maddelerin uygulanmalarında kararı, kar-zarar hesabı yaparak ilgili doktora bırakmak en akıllıca yaklaşım olacaktır.
Bu bilgilerden sonra birçok kişi "kafam karıştı", "ama doktor bana ... tuzunu kullan dedi", "Kaya tuzunda iyot yok diye biliyorum ben, hep kullandım, ne olacak şimdi?" diye endişe edebilir.
Öncelikle, paniğe gerek olmadığını ifade etmeliyim.
Sağlık Bakanlığı 2000 yılında "iyotsuz tuz" üretimine karar verene dek, benim de asistanlığımı yaptığım döneme denk gelen yıllarda, geçici bir süreliğine iyotsuz tuz piyasada bulunmuyordu. Bu dönemlerde, bizler de hastalara kaya tuzu kullanmalarını salık veriyorduk. Çünkü Kaya Tuzu, iyotlu sofra tuzuna kıyasla daha az iyot barındırmakta veya çıkarıldığı kaynağa bağlı olarak kimi kez de hiç barındırmamaktaydı. Dolayısıyla iyotsuz tuzun bulunmadığı zamanlardaki seçenek kaya tuzuydu.
Aşağıdaki iki paragraf birebir Sağlık Bakanlığı'nın ve Türk Tabipler Birliği'nin sitelerinden alınmıştır: (http://www.ttb.org.tr/sted/sted1200/9.html)
"Dünyanın pek çok ülkesinde, iyot yetersizliği hastalıklarının önlenmesi için en önemli basamaklardan birisi olan tuzun iyotlanmasının yasal olarak zorunlu hale gelmesi çok eski yıllara dayanırken, ülkemizde 1994 yılında programın başlaması ile bu yöndeki çalışmalara ağırlık verilmiş, 9 Temmuz 1998 tarih ve 23397 sayılı Resmi Gazete ile Türk Gıda Kodeksi Yemeklik Tuz Tebliği'ne göre sofra tuzlarının iyotlanması zorunlu olmuştur. Buna göre sofra tuzlarına 50-70 mg/kg potasyum iyodür ya da 25-40 mg/kg potasyum iyodat katılması zorunludur. Sofra tuzu, doğrudan tüketiciye sunulan, ince toz haline getirilmiş, iyotla zenginleştirilmiş rafine edilmiş ya da edilmemiş tuzlardır. Kanun hükümlerine göre üretim aşamasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, üretimden tüketiciye ulaşıncaya dek Sağlık Bakanlığı'nın yasal işlem yapması karara bağlanmıştır."
"Bazı tiroid hastalarının, örneğin Graves Hastalığı, Hashimoto Tiroiditi ve sıcak nodülü olan hastaların iyotlu tuz kullanmaları sakıncalıdır. Bu nedenle 15.08.2000 Tarih ve 24141 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan "Türk Gıda Kodeksi Yemekli Tuz Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ" ile bu tür hastaların kullanımı için 250 g'lık ambalajlarda iyotsuz sofra tuzu üretilmesine düzenleme getirilmiştir."
Kaya Tuzlarına gelince, internette benim de baz aldığım kaynaklar hep Himalaya Kaya Tuzu ile ilgili aynı referans değerlerine aşağı yukarı denk düşüyor. Takdir edersiniz ki çıkarılan kaynağa, bu kaynağın yerine, derinliğine ve bazı diğer kimyasal özelliklerine göre içerdiği iz elementler ve olasılıkla da yine içerdiği iyot miktarları değişken olabilecektir.
Özetleyecek olursak, tiroidinde sorunu olmayan herkesin günlük belli miktarlarda iyot alması sağlıkları için gerekli. Tiroidinde sorunu olanların ise iyotsuz tuz kullanmaları doğru olanı.