Kinezyoloji

Kinezyoloji

Kinezyoloji

Kinezyoloji

Kinezyoloji

Uygulamalı Kinezyoloji ile Bütünsel Sağlık

Steteskop ve diğer tıp ekipmanları ile yapılan klasik bir doktor muayenesinden daha farklı ve daha öte bilgiler sunan bu değerlendirme metodu yani uygulamalı kinezyoloji, hastalıkların altta yatan sebeplerine yönelik, başka bir tetkik veya muayene yoluyla elde edemeyeceğimiz altın değerinde bilgilere ulaşmamızı sağlar. 

Biyokimyasal kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ancak organ veya sistemlerde %30-40 kadar bozulma meydana geldikten sonra bulgu verirler. Oysa ki, örneğin %20 düzeyinde stres altında bulunan böbrekler, ne klasik kan tahlilleri ne de böbreklere yönelik görüntülenme yöntemlerinde bir şey çıkmasa dahi birçok şikayete yol açabilir. Yani tetkiklere yansımayan ancak şikayetlere yol açan, sebepleri bilinemediği için de tedavisi hedefe yönelik yapılamayan durumlarda özellikle iyi eğitim almış bir doktor tarafından uygulamalı kinezyoloji ile yapılan bir muayenede şaşırtıcı ve hiç akla gelmedik kök nedenlere yönelik bulgular elde edilebilir. Örneğin dizinizdeki ağrının asıl kaynağının karaciğerinizdeki bir sorun olması veya dişinizdeki bir mikrobik sorunun barsak sorunlarınızın altta yatan sebebi olması gibi. 

Muayene vücudumuzun biyofiziksel özelliklerine dayanmaktadır. Bedenimizde stres yanıtı veya olumlu yanıt uyandıran etkenler, kendilerini otonom sinir sistemi üzerinde bir nabız yanıtı (vasküler otonom yanıt) ve kas gücümüz üzerinde bir refleks yanıt olarak gösterirler. İşte uygulamalı kinezyolojik muayenede de bu refleks kas yanıtı kullanılarak değerlendirme yapılır. Muayene yaklaşık 1-1.5 saat sürmekte ve hücresel düzeyde stres yanıtı oluşturan etkenler o kişiye özel saptanabilmektedir. Kinezyolojik muayeneyi, buzdağının altında yatan etkenlere bir dalış yapıp bakmak şeklinde de nitelendirebiliriz. Elde edilen bilgiler, kişiye özel tedavinin planlanmasında, gerekli yaşam değişikliklerinin yapılmasında, akupunktur seanslarında kullanılacak noktaların seçiminde önemli kilometre taşlarını oluşturur. Kökten çözümü ararken, ancak altta yatan etkenler düzenlendiğinde kalıcı ve tam sağlığa ulaşabilmek mümkündür. Aksi bir yaklaşım, ancak şikayet baskılamak, giderek kullanılan ilaçların artması veya en iyi ihtimalle aynı kalmasına yol açacaktır. Tam sağlığı hedeflemek ile, idareten hastalığı yönetmek arasında hem kavramsal hem de yaklaşım olarak fark vardır.